Malatya, halay bölgesinde yer alır. Ancak, halay dışında oyunlara da rastlanmaktadır. Diğer illerde yapılan kültür alışverişi sonucu oyun çeşitleri artmıştır. Örneğin, Elazığ'da delilo, Adıyaman'da beşayak, papurinin ise Bitlis'te oynandığı görülür.
Halaylar, davul-zurna eşliğinde oynanır. Yörede halay çekmeye "Dillân Çekme" denilir. Beş kişiyle oynanan halayın başını çeken oyuncuya "halay başı" sonundaki oyuncuya "Pöççü" denilir. Her ikisi de elinde mendil bulundurur.
Çalgı olarak; davul, zurna, kaval başta olmak üzere bağlama, cümbüş ve darbuka çalınmaktadır. Arapgir ilçesinde klarnet daha yaygındır. Diğer taraftan halayların yanı sıra toplu oynanan ve törensel bir karakter arz eden semahlar vardır. Malatya ve çevresinde Hızır Semahı, Bozok Semahı, Demdem Semahı, Arguvan Semahı, Kırat Semahı oynanmaktadır. Kına havası olarak bilinen "Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter" türküsü genç kızlar ve kadınlar tarafından kına yakılırken oynanır.
Malatya'da oynanan oyunlarda giysiler bu yöreyi tamamen yansıtmaz. İlçeler arasında değişik giysilere rastlanır. Genellikle halk oyunlarında, erkekler başlarına "Küm" denilen ak işlemeli "Papak" takarlar, Ancak, zaman zaman oyunlarda erkeklerin başı açıktır.
Bayanlarda başta "Küllük" adı verilen etrafı altın liralarla çevrili fes, fesin üstüne "Pusu" takılır. En üstü ise dolak, ya da yazma bağlanır. "Şalvar", "Üç etek" ve üç eteğin üzerine bernavile denilen önlük giyilir. Bele sarılan renkli şalın kenarına beyaz ve kırmızı renkli mendil takılır. Ayakta ise nakışlı çorap ve siyah renkli yemeni bulunur.
Oyunların başlıcaları şunlardır :
Ağırlama (Grani, Ağır, Ağır Malatya)/Alkışta (Arkuşta, Yarkutta, Halkuşta, Harkuşta)/. Aşırma Halayı / Arapgir Halayı/Bapuri (Papuri, Papori, Pagpuri)/Berde/Başayak Halayı/Çarşı Su Halayı/Cezayir Oyunu/Çeçer/Dillan/Değirmenci Halayı/Delilo Halayı/ Gelin Halayı (Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter)/Gerzani Halayı/Gezinti/Güvenk (Kevenkj/Güzeller (Nâri)/Hem Hime (Hımhime)/Heyhat/Hoplama/Halayı/Hoşgeldin/ Karahisar Halayı/Keçike (Koçike), Keçikey, Lorke, (Lorki) Halayı/ Kemaliye Tamzarası/Kırıkhan/Kol
TURA OYUNU
Tura oyunu iki ekipten oluşur. Taraflar gurup olarak köy köy
veya farklı köylerden guruplar oluşturarak ayrılırlar. Önceden hazırlanmış
turalar gelir. Turalar örülmüş kemer biçiminde ki ipler biçimin de olur. Ya da
bükülmüş bezlerden de yapılanlar vardır. Ekipler belirlenince davul zurna tura
havası çalmaya başlar. Tura havası çalınca turacılarda büyük bir heyecan
başlar. Tura aslında bir savaş
oyunudur. Askere gidecek delikanlıları acıya alıştırmak amacıyla folklorumuza
yer etmiştir. Hem rakibine vurarak saldırıyı, hem de rakibinin saldırılarından
savunmayı içermekte. Bir nevi savunma ve saldırıdır. Turada rakibe dayak atmak
çok zevkli olduğunu herkes bilir. Dayak yemenin zevkli olduğunu söyleyen
turacılar da yok değil. İyi bir tura ( kamçı ) yiyen oyuncunun daha iyi
oynadığı turacılar tarafından söylenir.
Taraflar hazırlanınca turacılar meydana çıkar. Davul zurna eşliğinde
kamçılar çalışmaya başlar. Herkesin ayrı bir tura oynama şekline tanık
olursunuz. Gerçekten tura insanların bir şekilde kendini ispatlama biçimidir.
Rakibe nasıl nerede vuracağını iyi hesaplamak zorunda.
Vurduğunda kamçısının istediği biçimde hedefe ulaştıran büyük bir haz duyar.
Bir yandan çeşitli sesler çıkartarak kendini motive eder. İyi bir vuruştan
sonra meydan da bir horoz gibi kabararak meydan okumayı ihmal etmezler. Kimisi
çok vurmayı tercih etse de kimisi az ve öz vurmayı tercih eder. Asıl turacılar
genelde az ve öz vurmayı seçerler. Oyuncu vurma işlevini bitirince turayı kendi
arkadaşına vererek meydandan bir kez daha geçerek rakibine vurma şansı verir.
Bu sırada vurulan turaları hiç hükmü yokmuş havası yaratır. Vururken ne kadar
şiddetli vurduğunu nara atarak destekleyen turacı, rakibin vuruşlarını küçümseyerek
hareket eder. Tura oyunun da nereye
vurulması gerektiğini belirleyen kuralar vardır. Genelde bel kısmına vurulması
gerekir. Boyundan kemere kadar olan alan vurma alanıdır. Kafa ve kalçalar yasak
bölgedir. Bacaklara da vurmak yasaktır. Kimi zaman bu bölgeye yanlışlıkla vuran
turacı küçümsenir. Kural dışı çıkanlar nazikçe uyaranlar olsa da kızarak
uyaranlarda olur. Turaya girmeden kalın elbise ve yelekler giyilerek korunma
sağlanmaya çalışır. Bazıları sadece gömlekle turaya girerek “Senin vurduğun
turadan ne çıkar” gibi rakibini küçümseme tavırlar sergiler. Ya da acıya ne
kadar dayanıklı olduğuna dair seyircilerine bir mesaj vererek kendini
kanıtlamış olur. Bütün tura oyunların
da kişinin kendi rüştünü ispatlaması tavrı söz konusudur. Vuruş şeklinden tutun
da tura oynarken sergilediği davranış şeklerinde bunları görebilirsiniz. “Tura
oyunu” isminden de anlaşıldığı gibi bir oyundur. Burada bütün amaç vurmak
değildir. Vururken çeşitli figürler sergileyerek folklorik bir yapı
kazandırmak. İlk tura oyununu lisede öğrenci iken Gökağaç köyünde bir düğünde
izleme sansım oldu. Hıdır Kabakçı sergilediği figürler bende büyük beğeni ile
iz bırakmıştı. Turayı alıp rakibine saldırdığı zaman, sahnenin orta yerine
gelip turasıyla ( Kamçı ) yere bir tane vurup etrafında bir daire şeklinde
dönüp naralar atarak, rakibini takip edip bir tane vurmak koşuluyla hareketini
tamamlardı. Turayı yere vurup etrafında dönmesi onu hem heybetli hem de sevecen
yapardı. Turayı izlediğimde böylesi farklı hareketler beklesem de genelde
rakibe vurmayı amaçlayan kişiler bu figürleri sergilemeye vakit ayırtmadan
oynuyorlar. Amaç sadece vurmak olunca görüntü pek hoş olmuyor. Eskide çok iyi tura oynayan kişilerin
hikâyeleri kulaktan kulağa anlatılır. Turaları akşamdan suya koyup daha fazla
sertleştirerek acının dozunu artırmayı hedefleyen eski turacılara rağmen yeni
nesil daha esnek. Kaynak: Rıza PARLAK