Yöreye yönelik el sanatları, günümüzden 30-35 yıl öncesine kadar canlılığını sürdürürken teknolojik gelişmeler ve değişen ihtiyaçlar sonucu unutulmaya, hatta kaybolmaya yüz tutmuştur. Özellikle küçükbaş hayvancılıkla uğraşılan köylerde halı, kilim ve heybe dokumacılığı yapılmaktadır. Yine bazı köylerde geçmişte yaygın olan culfa dokumacılığı ve çarpana dokumacılığı bugün özelliğini kaybetmiştir.
Bakırcılık sınırlı olarak sürdürülürken; ahşap oymacılığı, arabacılık, semercilik, yemenicilik gibi iş kolları kalkmıştır. Bunlardan sadece semercilik alanında birkaç usta mesleğini sürdürmeye çalışmaktadır.
Kuyumculuk alanında önceleri önemli bir yeri olan Halep işi, Şam işi diye bilinen bilezikler ile hap denilen burmalı inci gerdanlıklar şimdi önemini kaybetmiştir.
Ağaç işleri olarak; Malatya konaklarında ahşap oyma süslemeleri ile birlikte diğer ağaç işleri kullanım sahası yaygın bir görünüm arz ediyor. Bunların korunması ve geleneksel mimari tarzda yapılacak yapı süslemelerinde kullanılmasıyla yaşatılması sağlanabilecektir.
Tahılların saklanıp korunduğu üç bölmeli "Ambar", yemeklerin saklandığı tel dolaplar, içi oyuk yayık olarak kullanılan güğüm, tekneler, yün çıkrıkları, harman savurma makineleri, kaşıklar, yine harman savurma makineleri, kaşıklar, yine harman savurmada kullanılan yaba, ahşap işlemeli kahve ve tahıl havanları, ocak davlumbazları bulunmaktadır. Bugün bunlar önemini yitirmiştir.
Geçmişte yaygın bir fonksiyonu yerine getiren Bakırcılar Çarşısı günümüzde hediyelik eşya yapımına yönelmiştir. Bugün bakırın kullanım alanı yerine porselen, çelik, alüminyum, cam eşyanın yaygınlaştığı görülmektedir.
Daha yakın yıllara kadar teşt, kazan, (don kazanı, bulgur kazanı, kuşgana, cıngırlı kazan), sitil, sini (büyük sini, orta sini, tepsi) çeşitli boyutlarda tas, sehen (tabak), ibrik, el leğeni yapıldığı görülmüştür. Bunlar; Selçuklu, Osmanlı bezekleriyle bezendiği, stilize edilmiş çiçek ve geyik, karaca, kuş motifleriyle süslenmiştir. Çömlek eşyalar olarak kırmızıya çalan topraktan fırınlanarak yapılan su testileri, içi yayvan tavalar, tencereler görülmektedir. Bu meslek dalı da günümüzde tamamen fonksiyonunu yitirmiştir.
NOT: 6 Şubat 2023 depremi nedeniyle Malatya’ya gelen misafirlerin alışveriş için uğrak yerlerinden biri olan Bakırcılar Çarşısı tamamen yıkılmıştır. Yeniden eski günlerine dönebilmesi için devletimizin imkanları seferber edilmiştir.
BERVANİK BASKISI
Batik baskı tekniğiyle yapılan “Bervanik”, çok emek gerektiren birçok işlemden sonra yapılmakta ve kullanıma hazır duruma getirilmektedir. Bervanik, genellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kadınlar tarafından peştamal (önlük) olarak kullanılmaktadır. Merhum Hıdır ORAL Usta’nın anlattıklarına göre günümüzden 70-80 sene evvelinde Diyarbakır, Şanlıurfa’nın Suruç, Elazığ, Malatya, Adıyaman yörelerinde yaygın bir kullanım bulunmaktaydı. Hıdır ORAL’ın vefatıyla bervanik yapımı Malatya'da tarihe karışmıştır. Bervanik yapımcılığında ana unsur olarak gördüğümüz batik baskısının Asya’dan Avrupa’ya geçmiş bir kumaş baskısı tekniği olduğu ve Türkistan’da, Hindistan’da, Java’da, Malezya’da bu tekniğin yaygın olduğu kaynaklardan anlaşılmaktadır. Batkik Malezya dilinde “nokta, noktalamak, teşm, yol, resim çizmek… kumaş, deri veya kâğıt süslerinde kullanılan bir usul” olarak genel anlamda tanımlanmıştır. Malatya geleneksel kadın giyiminde önlük olarak kullanılan parçaya bervanik denir. Halk arasında peştamal, önlük, peşkir olarak anılır. Halk arasında peştamal, önlük, peşkir olarak anılır. Düz dokuma bez üzerine tahtadan yapılmış kalıplarla işlenen çivit boyalı desenlerle yapılır. Baskı için kullanılan Amerikan Bezi’nin silindirsiz ve dokumasının sık olması gerekir. Balmumu ve parafin karışımı sıcak eriyik içerisine batırılan tahta kalıplar ile desenleme işlemine geçilir. Kalıp yapımında özellikle armut ağacı tercih edilir. Ağaç kalıp, sıcaklığını korur ve desenlerin daha iyi çıkmasını sağlar. Yaklaşık 30 çeşit motif bulunur. “Tarak”, motifleri birbirinden ayırmak için kullanılır. Kumaşlar mumlanırken aynı şekilleri içeren desenler bütün kumaşlara basılır. Kumaş ilk boyaya batırılacak hale gelinceye kadar mumlamaya devam edilir. Boyanın kumaşta kalıcılığını artırmak için boyaya kostik denilen bir madde ilave edilir. Boyanın hava ile temasını en aza indirmek için bir varilde hazırlanması gerekir. Boyanacak kumaşlar yavaşça katlanarak (mumların dökülmemesi için) boyaya batırılır. Boyadan çıkan kumaş yeşil renktedir. Güneşte kurutulur, tekrar boyaya batırılır. Güneşte kuruyarak mavi renk kalır, hem de boya sabitleşir. Kuruyan kumaş üzerine eksik kalan desenler tekrar basılarak baskı işi tamamlanır. Boyaya batırma işlemi aynı şekilde on bir defa tekrarlanır. Bervanik koyu lacivert renk alır. Mumların bezlerden çıkarılması ise geniş bakır ve alüminyum kaplardaki kaynar suda iki kez karıştırılmak suretiyle sağlanır. Mumu çıkarılan bez tekrar kaynar suda deterjanla yıkanıp kurutulur ve etrafı dikilerek kullanıma hazır hale getirilir. Kaynak: Şahin H., Malatya’da Geleneksel Bervanik (Peştamal) Yapımcılığı”, Türk Halk Kültüründen Derlemeler 1993, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1995, s.287-302
Culfa türü dokumalar önemini kaybetmiş, bu tezgâhlarda yolluk ve sofralık az da olsa yapılır. Diğer taraftan Yeşilyurt ilçesinde geçmiş yıllarda el tezgâhlarında dokunan "Çırmıhtı" dokuması diye tanınan dokumalar kaba giyside ve yaygı yapımında kullanılmıştır.
MANUSA DOKUMACILIĞI
Manusa, 150 yılı aşkın bir süreden beri Arapgir’de el tezgâhlarında ipek, yün ve pamuklu iplikle dokunan yöreye has bir dokumadır. Manusa dokumasını özel kılan, zarif dokusu ve solmayan renkleri yanında, taşıdığı yöreye has motifleridir. Düz ve desenli türleri bulunmaktadır. Top çiçek, dal çiçek, badem çiçek, yılan eğrisi, tabura çiçek, sarıçiçek, kareli, Ay yıldız, kemha, Arap dudağı ve dimi potikli gibi özgün desenleri bulunur. Kaynak: Demirbağ H., Fırat F. (Şubat 2013). Medeniyetin Beşiği Malatya. İstanbul. Promat A.Ş.
Arapgir ilçeside geçmişte geniş bir iş sahası olarak "Manusa Dokumacılığı" 1100'e varan düz tezgâh ve jakarlı tezgâh çevrenin kumaş ihtiyacını karşılamaktaydı. Bu tezgâhlarda dokunanlar Anadolu'nun birçok yöresine ve kervanlarla Halep'e götürülüp satılmaktaydı. Bu sanayi kolu tamamen yok olmuştur.
AKÇADAĞ HALISI
Akçadağ halıları denilince Kürecik ve Ören halıları ve kilimleri akla gelmektedir. Kürecik bucağı ve köyleri, Ören Beldesi ve bir kısım köyleri ile az miktarda Derinboğaz (Ancar), Resuluşağı, Kayadibi, Esenbey gibi köylerde sayıca çok az aile tarafından bu sanat devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
Günümüzde, eskiden de olduğu gibi, Akçadağ’da yapılan el sanatları içerisinde en önemli yeri halı ve kilim üretimi almaktadır. Coğrafi İşaret Belgesi’ne de sahip olan Akçadağ halısı özellikle Kürecik yöresi ve köyleri( Kürne civarı ve Ören Mahallesi) nde ağırlıklı olarak üretilmektedir. Kürecik yöresi el dokuma halıcılığı geçmişten günümüze önemini sürdürmekle beraber, ev tezgâhlarındaki dokumacılık köylerde ve halk eğitim merkezi kurslarında devam ettirilmektedir.
Akçadağ halıları 27.32 derece kaba kaliteli, bir desimetrekaresinde (dm2) 700 civarında düğüm bulunan halılardır. Yörede dokunan halı ve kilimlerde ülkemizin genelinde kullanılan motifler kullanılmakla birlikte yöreye has motiflerin varlığı kabul edilmektedir. Malatya Akçadağ halılarında, dıştan içe doğru dar kenar su, ince suyu, geniş su, zemin veya göbek kısımları yer alır. Bunlardan her biri farklı motiflerle süslenir. Malatya yöresi halılarında çok sayıda motif vardır. Bunların büyük bir bölümü geleneksel motiflerdir. Genellikle kırmızı, siyah, kahverengi, sarı, lacivert, beyaz, turuncu, yeşil, mavi renkler hâkimdir. Göbeklerin dışında kalan alanlar göz ve S şekilli damga (im) motifleriyle bezenmiştir. Göbek veya göl olarak adlandırılan kısmın zemini geometrik veya bitki desenlerle dolgulanmaktadır. Bunların hepsinin bir arada sunulduğu örnekler de vardır. Geometrik ve bitkisel desenlerle süslülerde göbeğin içerisi iç içe yerleştirilmiş yıldızlardan meydana gelen bir şemaya sahiptir. Bazı halılarda eşkenar dörtgen görünümlü göbek stilize edilmiş motiflerle doldurulmuştur. Akçadağ- Kürecik halıları 27.32 ve 32. 36 derece düğümlü, bir desimetrekaresinde (dm2) 700 civarında düğüm bulunan halılardır. Tek ya da çift kanat olarak meydana getirilen dokuma kompozisyonlarına, dikey ya da yatay hatlar ve mihraplı kompozisyonlar hâkimdir. Kompozisyonlar stilize edilmiş geometrik ve bitkisel bezemeler kullanılarak, simetrik düzende oluşturulmaya çalışılmıştır.
BEZ BEBEK
Yeşilyurt ilçesindeki el yapımı bez bebekler çocukların yeni gözdesidir. Bebekler genellikle, Malatya’nın yöresel kıyafetleri giydirilmiş kadın ve erkek modellerden oluşuyor. Bez bebekleri el emeği göz nuru ile üreten kadınlar bez bebeklerin yüzüne kendi duygularını yansıtıyorlar. Modeller, yöresel isimlere atfen “Azet Bacı ve Hamdi Dayı” adıyla anılıyor. “Aşhan Bacı Bebekleri” adı verilen ve Malatya kadınlarını yansıtan bez bebekler yapılmaktadır. Bu bebekler geleneksel yaşantıyı yansıtmakta ve kültürel yaşam hakkında bilgi vermektedir. Kaynak: Malatya Valiliği Yayını, Malatya Kent Rehberi, İstanbul 2013, Baskı: Seçil Ofset
TAHTA ÇİVİLİ AYAKKABI
Arapgir’de geleneksel el sanatlarından biri olan tahta çivili ayakkabının yüzü hakiki deriden, tabanı sığır köselesinden, iç astarı ise meşinden yapılmaktadır. Bu kunduraları farklı kılan ise köselenin yapıştırılmak veya dikilmek yerine tabana gürgen veya fırınlanmış kayın ağacından yapılan 4-5 mm boyundaki ahşap çivilerle monte edilmesidir. Yöre el sanatlarının dikkat çeken bir ürünü olan bu kunduralar, sağlamlığı ve rahatlığı yanında taşıdığı otantik değer nedeniyle günümüzde hâlâ kullanılmaktadır. Coğrafi İşaret Belgesi’ne sahip olan ve yarım asırdır geleneksel yollarla tahta çivili ayakkabı yapan Türkiye’de ki son temsilcisi Erol HAKAN halen üretime devam etmektedir.
DAMASCUS (ŞAM ÇELİĞİ)
İki farklı karbon çeliğinin aynı ölçülerde plakalar halinde üst üste konularak odun ve kömür ocaklarında erime derecesinde ısıtıldıktan sonra örs üzerinde çekiç ve balyoz darbeleri ile dövülüp birleştirilmesinden meydana gelir. Elde edilen bu değerli çelik yoğun dövme işleminden dolayı mükemmel dayanaklığının can alıcı güzellikte desenleri ile dikkat çekmektedir. Bu yöntemle yapılan Damascus çeliğinden kılıç, bıçak, hançer gibi farklı objeler yapılmaktadır. İlimizde Damascus çeliğinin ustası Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanatçısı Yusuf BAYYİĞİT Büyükşehir Belediyesi tarafından Sanat Sokağı’nda kendisine tahsis edilen bir mekânda bu sanatı icra etmektedir.
Kaynak: Hakan GÜLLÜOĞLU: Halk Kültürü Alan Çalışması 2019 Malatya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
AHŞAP OYMA
Ahşap oyma sanatı hayal ve gözlemlerin el yordamı ile yardımcı elemanlar kullanarak beyin gücü ile yönlendirip kıymetli ahşapların üzerine şekillendirme yeteneğidir. Bu el emeği göz nuru ürünleri zaman zaman saraylarda, konaklarda, cami ve mescitlerimizde han ve hamamlarımızda görebilir daha yoğun olarak ev ve büro mobilyalarımızda izler, hat yazı, manzara ve tabiattan çiçek ve benzeri işlenmiş tablolar olarak evlerimizin ve ofislerimizin duvarlarında da büyük bir zevkle seyrederiz. Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatçımız Mehmet Kiriş bu sanatı günümüzde yetiştirdiği birçok öğrencileriyle devam ettirmektedir.
TESBİH YAPIMI VE TARİHÇESİ
Tespihin hem Müslümanlar hem de onlardan daha önce Brahmanlar tarafından kullanıldığına dair görüşler ileri sürülmektedir. Bir başka yaklaşım da XI. yüzyılda manastırlarda dua edilirken tespihe benzer şeylerin kullanıldığıdır. Ancak, bu görüşlerin tutarlılığı ve elde edilen neticelerin bugünkü manada kullanılan tespihle mukayesesinin yapılması kesin sonuçları ortaya koymamaktadır. Bununla beraber tespihin genellikle namazdan sonra kullanılması âdet olduğu için, İslam’ın başlangıcına kadar götürmek mantıkî olsa bile, bu fikrimizi teyid edecek bir delil henüz mevcut değildir. Buna rağmen, “bugünkü şekliyle tespih âletinin Hint’ten garbî Asya’ya kadar gelmiş olduğu bir vaka olarak ortaya konmaktadır.
Tespihin bir sanat eseri olarak ilk defa Türkler tarafından kullanıldığı görülmektedir. İstanbul’un tespihçe en zengin zamanı 16. asrın sonlarına isabet ettiği anlaşılıyor. Tespihlerin en güzelleri. Türkler tarafından bilhassa İstanbul’da yapılmıştır. Araplar ve İranlılar bununla pek meşgul olmamışlardır. Arabistan’da yapılan tespihler ise estetikten uzak ve sadedir.
Türk – İslâm geleneğinde, tespihlerin kullanımlarına göre değişik adlarla anıldığı gözlenmektedir. Bunlar:
Padişah Tespihleri
Vüzera Tespihleri
Vükelâ Tespihleri
Zengin Tespihleri
Fukara Tespihleri
Hammaddesi taş olan (Madeni ve hayvani olanlar dahil) şöyle sıralanmaktadır
Akik, Amber, Bağa (Kaplumbağa kabuğu), Cam, Lüle Taşı, Fil Dişi, İnci, Kan Taşı. Kehribar. Mercan, Narçin, (Hindistan Cevizi’nden yapılır.) Necef, Firuze, Sedef, şah maksut(tespihin şahı),Sedef, Yeşim, Yıldız, Oltu(vücudun bütün elektriğini alır) , Yüzsürü (Siyah Erzurum Taşı’na Gümüş kakma), Zergerdan (Gergedan boynuzundan)… gibi.
Ağaç tespihler de şu cins ağaçlardan yapılmaktadır :
Abanuz, Demir Hindi, Düveydari, Fethipaşa, Gül Ağacı, Kelenbek, Kuka(en kıymetlisi Türk kukası,sütlü kahve rengi olur), Maverd, Nebik, Odağacı, Pelesenk, Sandal, Sırçalı Kuka, Yılan Ağacı ve Zeytin Ağacı. Son zamanlarda çeşitli yiyeceklerin çekirdeklerinden de tespih yapıldığı gözlenmektedir. Aynı zamanda fabrikasyon usulü, boncuk ve plastik maddelerden yapılmış tespihlere de rastlamak mümkündür.
Tespih başta da belirttiğimiz gibi, ilk kullanımından günümüze kadar şeklen ve yapım olarak çok değişik merhaleler geçirmiştir. Tespih yapımında çeşitli maddelerden faydalanılmıştır. Bunlar ana hatlarıyla iki gruba ayrılır: Birincisi, hammaddesi taş olanlar; ikincisi de ağaç olanlardır. Her şeyin tekniği geliştiği gibi, tespihciliğin de tekniği geliştiği için, bu işin yapımına kendisini adamış olanlar yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlamışlardır. Eskisi gibi tespih ustaları kalmıyor hatta el yapımı tespih yapım aparatları da kalmıyor. Bu yüzden, bu sanat eserinin hem millî hem de dinî değerine sahip çıkılarak gelecek nesillere müspet miras olarak bırakılmalıdır.
Bir kültür mirası olarak görebileceğimiz tespih, günümüzde aktif olarak hala çok sayıda meraklısını bulundurmaktadır. Ülkemizde binlerce çeşit tespih görmek mümkündür. Peki, hiç tespih nasıl yapılır merak ettiniz mi? Aslında tespih yapımı sanıldığı kadar kolay değildir.
Tespih Nasıl Yapılır?
Tespih yapımında ilk olarak ana malzeme dediğimiz boncuklar kaba ölçülerde kesilerek tesfiye edilir. Kaba ölçüler dediğimiz ufak küpler halinde parçalanır. Daha sonra küp olarak kesilmiş malzemeler, bir silindir görünümü kazandırılmak üzere zımpara makinesinde işlem görür. Ama ben daha çok geleneksel yöntem kullanarak yeğe ile işlemlerimi yaparım. Zımparaya sürtülen ana malzeme silindir hale gelinceye kadar ince işçilik gösterilerek işlem görür. Buradaki önemli detay, her bir parçanın boyunun aynı ölçüde olması. Ve tabi silindir hale getirildiğinde bu silindirin hatasız ve tam silindir olması gerekir.
Ardından delme işlemi gerçekleştirilir. Bu işlem de yine makine aracılığı ile gerçekleşir. 0.7 mm kalınlığında matkap ucu olan makinede yüksek devirde döndürülerek silindir boncuklar döndürülür. Tabi 0.7 mm bir standart olsa da bu deliğin genişliği değişkenlik gösterebilir. Ve bu şekilde her bir boncuk içerisine delik açılır.
Silindir yapılarak ortası delinen malzeme için sıra tornada dairesel bir görünüm kazandırılma evresine gelinmiştir. Torna aynasına takılan silindir parçaların köşe kısımları ince işçilik uygulanarak dairesel görünüm kazandırılır. Bu şekilde tespih boncukları için ana hatlar ortaya çıkmış olur. Bu işlem tespih yapımının en önemli aşamalarından biridir. Tespihin yapılması, büyük bir dikkat istemektedir. Çünkü tespih yapımında tanelerin hepsinin aynı boyda olması ve delinmesi gibi özellikler aranmaktadır. Değişik şekillerde yapılan tespihler, başlıca şu adları almaktadır:
Yuvarlak
Beyzî
Şalgâmî
Armudî
Yarım Beyzî
Yassıca Yuvarlak
Taneleri çok küçük olanlarına da kadın tespihi denmektedir. Malzeme için ipe dizmeden önce yapılması gereken bir işlem daha var. O da cila işlemi. Boncuk parçalarının cilalanması gerekmektedir. Tek tek her bir parça cilalanarak direkt ipe geçecek hale getirilir. Son aşamada ise özenle hazırlanmış her bir tanenin ipe dizilmesi gerçekleşir. Bu aşamada boncuk taneleri ile ip uyumu önemlidir. Burada tespihi yapan kişinin zevkine kalmış bir durum olarak görülse de bu işin en önemli detaylarından biridir.
Yanlış renkler kullanıldığı zaman tespih beklendiği kadar güzel olmayabilir. Doğru renkler ise tespihe bambaşka hava katar.
Kaynak: Hakan GÜLLÜOĞLU İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Halk Kültürü Arşivi )